11 Aralık 2012 Salı

Redüktör nedir?


Bir mekanizma tarafından döndürülen şaftın devrini küçültmek veya büyütmek için kullanılan dişli tertibatı. Dişli kutusu adı da verilen redüktör, devri sabit elektrik motoru, benzinli motor, dizel motoru gibi sürücülerden değişik devirlerde dönme hareketi elde etmek üzere motor çıkış şaftına bağlanır. Redüktör için en yaygın örnek otomobil vites kutusudur. Yokuşta ve otomobil yüklü iken motorun zorlanmadan iş yapmasını sağlamak için motor devri redüksiyon dişlileriyle en alt seviyeye düşürülür (Bkz. Dişli Çarklar). Redüktör giriş şaftı ile çıkış şaftı gücün devirle ilişkisi, dişli çarklarda bulunan diş sayısı, çarkların çapı ve redüktör mekanik

düzenlemesine bağlı olarak değişir. Güçle devir arasındaki irtibat yaklaşık bir ifade ile P 1 /P 2 = k. n 2 /n 1 kabul edilebilir. Burada oran sabiti; P 1 giriş gücü; P 2 çıkış gücü; n 1 giriş devri; n 2 çıkış devridir. Bu
bağıntıya göre çıkış devri düşürülünce, giriş devri ve gücü sabit olduğu için çıkış gücü artarredüktör
Çıkış devir sayısı yüksek redüktörler de vardır. Dişçi koltuklarında diş oymak maksadı ile kullanılan dişli kayışlı redüktörler, elektrik motor devrini 10-15 kat arttırabilirler.
Redüktörler, hız ve iletecekleri güçlere göre çeşitlilik arz ederler. Hız değiştirme miktarı 7:1 oranını geçmeyen durumlarda redüktör olarak kayış kasnak donanımı kullanılır. Hız değiştirme miktarı 10:1 oranını geçmediği durumlarda dişli zincir donanımı kullanılır. Daha büyük oranlar için tamamen dişli donanımlı redüktörler kullanılır. Dişli redüktör tipleri arasında: Pinyon ve dişli donanımı; pinyon ve iç dişli donanımı; pinyon ve planet mekanizmalı dişli donanımı; helisel çok dişli donanımı; sonsuz dişli ve dişli donanımı; özel hipoid ve spiral pinyon ve dişli donanımı sayılabilir. Bunlardan pinyon ve planet dişli donanımında düşürme oranında 10.000’e kadar ulaşılabilir.


Kaynak: http://reduktor.nedir.com/

Motor Nedir?


Herhangi bir enerjiyi, mekanik enerjiye çeviren makina. Kullandığı enerjiye göre değişik isimler alırlar: Su ile çalışan hidrolik motorlar, hava ile çalışan hava motorları, elektrik enerjisiyle çalışan elektrik motorları, ısı enerjisiyle çalışan içten yanmalı ve dıştan yanmalı motorlar gibi. Fakat, bunların içinde, motor deyince akla gelen, elektrik motorları ile içten yanmalı motorlardır. (Bkz. Elektrik Motoru)

İçten yanmalı motorlar: Yanmanın, makinanın içinde vuku bulduğu motorlardır. Buhar türbini gibi makinalarda ise yanma dışarda olmaktadır. Bugün kullanılan başlıca içten yanmalı motorlar, benzin motorları, dizel motorları ve gaz türbinleridirmotor
Benzin motorları: Otto çevrimi diye anılan termodinamik bir çevrime göre çalışırlar. Aynı güçteki dizel motorlarına göre daha hafif ve daha küçük hacimlidir. On dokuzuncu asrın ikinci yarısında Otto, Langer ve Beau de Rochas tarafından bulunup geliştirilmiştir. Çok değişik kullanma yerleri olmakla beraber daha ziyade otomobiller için imal edilmektedir.
Benzin motorunun çalışma prensibi, bir silindir içinde yakılan gazların genişleyerek, yine silindir içindeki bir pistonu itmesi ve pistonun bu hareketinin, bir krank-biyel mekanizması ile dönme hareketine çevrilmesidir. Silindir sayısı, kullanma yerine göre değişmektedir. Çimen biçme makinalarında tek silindirli motorlar kullanılırken, silindir sayısı, otomobillerde genellikle 4 veya 6, uçaklarda 28 olmaktadır. Benzin motorları iki zamanlı veya dört zamanlı olabilir. Tam bir çevrim için krank mili, iki zamanlı motorlarda 360°, dört zamanlı motorlarda 720°döner.
İki zamanlı motorlar: Bu motorlarda piston, silindir içinde en üst noktada (üst ölü noktada) iken birinci zaman başlar. Bu anda silindir içinde sıkıştırılmış gazlar ateşlenmiştir. Yanma neticesinde, bir ısı enerjisi ortaya çıkar. Bu ısı ile sıcaklığı yükselen gazlar hızla genişler ve pistonu alt ölü noktaya doğru iterler. Piston, alt ölü noktaya doğru giderken, silindirin yan yüzlerine açılmış olan eksoz ve emme kanallarının önünden geçer ve bunları açar. Piston önce eksoz kanalının üst noktası hizasına gelir. Bu noktadan sonra, silindir içindeki yanmış gazlar eksoz kanalından dışarı çıkmaya başlar. Daha sonra emme kanalının üst noktası hizasına gelen piston, içeriye benzinle hava karışımı olan taze gazların girmesini sağlar. Taze gazlar, silindir içine girerek, yanmış gazları süpürür ve hala açık olan eksoz kanalından dışarı atarlar. Bu arada piston alt ölü noktaya ulaşır ve birinci zaman (strok) sona erer. İkinci zamanda piston, alt ölü noktadan geri gelmeye başlar. Önce emme kanalını kapatır. Silindir içine taze gaz girişi durur. Fakat eksoz kanalı da kapanıncaya kadar geçen müddet zarfında bir miktar taze gaz da dışarı atılmış olur. Eksoz kanalı da kapandıktan sonra sıkıştırma başlar. Piston gazları sıkıştırarak üst ölü noktaya yaklaşırken bujiler vasıtası ile ateşleme yapılır. Tekrar birinci zaman başlar. Birinci zaman genişleme, eksoz ve süpürme; ikinci zaman ise süpürme, eksoz ve sıkıştırma zamanıdır. Böylece bir iş çevriminde piston, üst ölü noktadan alt ölü noktaya bir kere gidip geri gelmiştir. Teorik olarak aynı büyüklük ve ağırlıktaki iki zamanlı motorlar, dört zamanlı motorlardan iki kat daha güçlüdürler. Fakat yanmış gazlarla taze gazların yer değiştirmesi istendiği gibi sağlanamadığından pratikte bu kadar güç farkı görülmemektedir.
Dört zamanlı motorlar: Bu motorlarda bir iş çevrimi için piston, üst ölü noktadan alt ölü noktaya iki defa gidip gelir. Bu motorlarda, iki zamanlı motorlarda piston tarafından açılıp kapanan emme ve eksoz kanallarının yerini, silindirin üst kısmındaki emme ve eksoz süpapları almıştır. Bu süpaplar, hareketlerini eksantrik milden (kam milinden) alırlar.
Yine piston üst ölü noktadayken birinci zaman başlar. Birinci zaman boyunca emme süpabı açık, eksoz süpabı kapalıdır. Piston alt ölü noktaya ininceye kadar silindir içine, benzinle havanın karışımı olan taze gazlar girer. Piston alt ölü noktaya indiğinde emme süpabı da kapanır.
Bundan sonra başlayan ikinci zamanda piston alt ölü noktadan üst ölü noktaya kadar giderek silindir içindeki gazları sıkıştırır. Piston, üst ölü noktaya yaklaşırken, termodinamik bakımdan en elverişli bir zamanda ateşleme başlar. Ateşleme, elektriki bir şerare ile benzin-hava karışımının yakılması şeklinde cereyan eder. Piston üst ölü noktaya gelince ikinci zaman da bitip üçüncü zaman başlar.
Üçüncü zamanda ısınarak basıncı yükselen gazlar, pistonu kuvvetle iterler. Bu zaman, gazlardaki enerjinin mekanik enerjiye çevrildiği zamandır. Piston, alt ölü noktaya indiğinde, gazların enerjisi de minimuma iner ve eksoz süpapı açılır.
Böylece başlayan dördüncü zaman, yanmış gazların eksoz süpabından atılma zamanıdır. Piston, üst ölü noktaya geldiğinde tekrar birinci zaman başlar.
Demek ki dört zamanlı bir motorda sırasıyle emme, sıkıştırma, genişleme (iş) ve eksoz strokları (zamanları) birbirini takip eder.
Benzin motorlarında akaryakıt techizatı, depo, yakıt pompası, karbüratör veya püskürtme pompasından müteşekkildir. Benzin motorlarında silindire gönderilen benzin-hava karışımı genellikle
bir karbüratörle sağlanır. Sadece uçak motorlarında yakıt enjeksiyonu (püskürtülmesi) usülü kullanılmaktadır.
Karbüratörün başlıca kısımları hava kelebeği, venturi lülesi, ana ve yardımcı yakıt memeleri, gaz kelebeği ve şamandıra kabıdır. Karbüratörün çalışma prensibi, silindir içine giden havanın, beraberinde, şamandıra kabından benzini de emerek götürmesidir. Motorun, her türlü şart altında daha emniyetli çalışması için karbüratöre bazı ilaveler yapılır. Bunlar, yol verme, rölanti, ekonomi, azami güç ve ivme tertibatlarıdır.
Benzin motorlarında ateşleme genellikle bataryalı sistemle yapılmaktadır. Bataryalı ateşleme sistemi, batarya, kontak anahtarı, endüksiyon bobini, devre kesici, kondansatör, distribütör ve bujiden teşekkül eder. Otomobil motorlarındaki bataryalar daha çok 6 ve 12 voltluk, tayyare motorlarındaki bataryalar ise 24 voltluktur. İndüksiyon bobini bataryadan gelen akımın 6, 12 veya 24 voltluk gerilimini 10.000 ila 20.000 volta yükseltir. Bu akımı, ateşleme sırasına göre silindirlere taksim etmek, distribütörün vazifesidir. Distribütörde, elektrik akımını düzenlemek için bir de kondenser bulunur. Elektrik şeraresinin (arkının) meydana geldiği bujiler ise ortada bir elektrot ve bunun dışında bir çelik döküm parçadan meydana gelir. İkisi arası porselenle izole edilmiştir.
Benzin motorlarında ateşleme için manyetolu sistem de kullanılabilir. Bu sistemin prensibi de aynıdır. Yalnız burada batarya yerine bir jeneratör bulunur. Manyetolu ateşleme sistemleri daha emniyetli bir ateşleme temin ettiği için, çok silindirli ve yüksek devirli motorlarda bakımı daha kolay olduğu için de ziraat makinalarının motorlarında kullanılır.
Dizel motorları: Diesel çevrimi diye anılan termodinamik bir çevrime göre çalışırlar. 1895 yılında Alman Rudolf Diesel tarafından bulundu. Benzin motorlarına göre daha ağır ve büyük hacimlidirler. Daha çok kamyon, lokomotif, gemi gibi ağır vasıtalarda ve traktör gibi hızdan çok bakım kolaylığı ve emniyetin önemli olduğu hallerde tercih edilirler. Fakat, dizel yakıtının, benzine göre daha ucuz olması sebebiyle son senelerde bütün dünyada otomobiller için de tercih edilir duruma gelmişlerdir.
Dizel motorlarının çalışma prensibi de benzin motorlarının aynıdır. Aradaki başlıca fark; benzin motorlarında sıkıştırılan benzin-hava karışımı buji ile ateşlenirken dizel motorlarında silindir içinde sıkıştırılıp, sıcaklığı yükselen hava içine yakıt püskürtülür. Ayrıca bir ateşleme yapılmaz. Sıkıştırılan havanın sıcaklığı o derece yükselmiştir ki, içerisine püskürtülen yakıt kendiliğinden yanmaya başlar. Dizel motorları da benzin motorları gibi iki veya dört zamanlı olabilir.
Dizel motorlarında yakıt-hava karışımı, silindir içinde teşekkül etmektedir. Yani, benzin motorlarında olduğu gibi silindirden evvel yakıt-hava karışımını sağlıyacak bir karbüratöre ihtiyaç yoktur. Silindir içine alınıp sıkıştırılarak sıcaklığı 450-600°C’ye kadar yükselen hava içine, takriben 0,1-0,5 mm çapında ince bir delikten, 1400 kg/cm 2 ye kadar çıkabilen basınç altında yakıt püskürtülür. Püskürtülen yakıt, silindir içindeki hava akımları sebebiyle sıcak havaya iyice karışır ve buharlaşır. Havaya karışan yakıt, bu yüksek sıcaklıkta kendiliğinden tutuşup yanmaya başlar. Her püskürtmede silindire verilen yakıt miktarı, motor gücüne tesiri dolayısıyla önemlidir. Dizel motorlarında yakıt, silindir içine, çeşitli tiplerde püskürtme pompaları vasıtası ile gönderilmektedir.
Wankel motoru: 1954’te Alman Felix Wankel’in geliştirdiği bu motorun özelliği benzin ve dizel motorlarında olduğu gibi gidip-gelme hareketi değil de doğrudan doğruya bir dönme hareketi yapan pistonundadır. Böylece bir gidip-gelme hareketinin dönme hareketine çevrilmesi problemi ortadan kaldırılmıştır. Diğer bir fark ise, üçgen şeklindeki piston 360° dönerken üç defa ateşleme yapılabilmektedir. Wankel motoru da Otto çevrimine göre çalışır. Motor hacmi, diğer benzin motorlarına göre daha küçüktür.
Gaz türbini: İkinci Dünya Harbinde jet uçakları için geliştirilen gaz türbini, 1960’lı yılların sonlarında, küçük pervaneliler dışında bütün uçaklarda kullanılmaya başlandı. Gaz türbini, uçak pervanesini çeviriyorsa buna turbaprop, hızla püskürtülen bir gaz akımı sağlayarak ortaya çıkan itme kuvvetiyle uçağı hareket ettiriyorsa, turbojet ismi verilmektedir. Gaz türbinleri uçaklar ve bazı harp gemileri dışında henüz yaygın olarak kullanılmamakla birlikte, yakın gelecekte kamyon, otobüs ve otomobillerde de geniş bir tatbikat sahası bulması beklenmektedir. Bu gelişmeyi zorlaştıran tek sebep maliyetinin yüksekliğidir.


Kaynak: http://motor.nedir.com/

28 Kasım 2012 Çarşamba

Pnömatik Nedir ?




Latince pnöma kelimesinden türeyen Pnömatik, basınçlı hava yada gaz basıncını mekanik harekete çevirme amaçlı eğitim ve uygulamaları içeren, mekanik sistemlerin hareket ve kontrolünü inceleyen bilim ve mühendislik dalıdır. Pnöma kelimesi Latince'de "hava ve rüzgar" anlamına gelmektedir.

Hidrolik sistemler yerine Pnömatik sistemlerinin tercih edilmesinin nedeni nedir?

Pnömatik sistemlerin tercih edilmesnin en büyük edeni diğer hidrolik ve elektrik hareket sistemlerine göre çok yüksek hızlara ulaşabilmeleridir. Böylece düşük verimlerini (%25-%40) hızlarıyla kapatırlar.

Pnömatik sistemlerin avantajları nelerdir?

1- Kıvılcım oluşması sonucu patlama tehlikesi yoktur.
2- Devre elemanları basit ve ucuzdur.
3- Hortumlar ve borular ile kolayca transport edilebilir.
4- Geri dönüş hattı yoktur.
5- Yüksek çalışma hızı vardır.
6- Yüksek çalışma hızı vardır.
7- Devre elemanları basit ve ucuzdur.
8- Hortumlar ve borular ile kolayca transport edilebilir.

Pnömatik sistemlerin dezavantajları nelerdir?

Hava sızıntısı meydana gelebilir.
Ekstra kurulama ve filtreleme gerekebilir.
Hız kontrolü zordur.
Havanın sıkışabilir olması kontrolü ve hassasiyeti azaltır.
Ekzos gürültü kirliliği yaratır.

Pnömatik elemanları nelerdir?

1- Kompresörler
2- Pistonlar
3- Valfler
4- Elektrovalf
5- Valf Grupları (Adavalfler)
6- Gaz tankları
7- Çoklayıcı
8- Barmetre – Pnömatik Basınç Göstergeleri
9- Regülatörler & Şartlandırıcılar
10- Sayaçlar


Kaynak: http://pnomatik.nedir.com

27 Kasım 2012 Salı

Rulman nedir ?


Rulman nedir?

Mekanik ve elektrikli aletlerde, kayma sürtünmesi yerine bir yuvarlanma sürtünmesi sağlayarak enerji kayıplarını azaltmak için yataklar ile muylular arasına yerleştirilen makina parçaları. Rulman, semente edilerek su verilmiş ve iyice perdahlanmış çok sert çelik malzemeden yapılmış küçük silindir olup, bunlara bilyalı yatak da denirrulman
İki cismin birbiri üzerinde yuvarlanmasından meydana gelen enerji kayıpları, her iki cismin birbiri üzerinde kaymasından doğacak enerji kayıplarından çok daha azdır. Bu yüzden mekanik imalatta rulman denilen ve muylulara takılarak kayma sürtünmesini büyük ölçüde azaltıp, dönme sırasında muylular için hem destek, hem de kılavuz vazifesi gören aletler kullanılır. Bir rulman başlıca şu parçalardan meydana gelir:
1) Yuvarlanan parçalar (bilyalar, iğneler, makaralar). 2) Çalışma sırasında biri dönerken (iç bilezik), öbürü sabit kalan (dış bilezik) ve yuvarlanma yüzeylerini (veya yollarını) meydana getiren bilezikler. 3) Yuvarlanan parçaları eşit uzaklıkta tutarak birbirlerine değmelerini ve aşınmalarını önleyen ana kafes. Bilyalar, makaralar ve bilezikler,yüzey sertliği çok fazla, süperfinisyon veya elektrolizle perdahlamaya elverişli sert karbon çeliğinden veya alaşımlı çelikten (genellikle kromlu) yapılır. bazen plastikten yapılmış bilyalar da kullanılır. Kafesler, genellikle çelikten, pirinçten ve plastikten yapılır. Rulmanın taşıyacağı yük yatak eksenine dikse, bu tip rulmanlara radyal denir. Eğer yük eksene paralelse eksenel tabiri kullanılır.
Çok değişik tipleri olan rulmanların boyutları normlaştırılmıştır. Rulman çeşitleri:
Bilyalı rulmanlar: Başlangıcı 1870 yıllarına kadar uzanan bu rulmanlar bir veya iki sıralı olarak yapılır. Makaralı rulmanlar: Bu rulmanlar ağır yükleri taşıyabilir. Çünkü makaraların yuvarlanma yüzeyine teması bilyalardaki gibi noktasal değil çizgiseldir. Bu rulmanların yüksek hızlarda ısınma eğilimleri daha fazla olup konik olarak yapılanları da vardır.
İğneli rulmanlar: İlk patentini Almanlar almıştır. Bu rulmanlar 3-4 mm çapında ve yaklaşık olarak 20-35 mm uzunluğunda ince iğne şeklindeki makaralardan meydana gelir. Bu rulmanlarda devir sayısı 10.000 dev/dak’ya ulaşır.
Rulmanların kullanılışı: Rulmanlar, yerleştirilmesi ve kullanılması bakımından büyük tedbirler isteyen, fakat bakım servisi minimuma indirilmiş hassas aletlerdir. Sık sık yağlanmaları gerekmez. Dakikada 6.000 devir yapanlar için kıvamlı yağlar kullanılır. Çok büyük dönme hızlarında (10.000 dev/dak ve daha yukarı) akışkan yağlar tercih edilir.


Kaynak: http://rulman.nedir.com